Bu, kanatsız iki martının öyküsü. Yalın ve duru.

Elimde olsa sana dokunan herkesi öldürürdüm. En başta o istasyon insanlarını. Zaten hepsi huysuz, hepsi soğuk bakışlı. Hepsi diyor ki, hüzün içimizi kanatıyor. 

Tuttum ellerinden ve kaldırdım seni o banktan, sahil kenarındaki kaldırım taşına oturduk. Kaldırım taşlarının altında kumsal var, bilirsin. Başımı omzuna yaslayıp, şarkı söyledim. Sen dalgaları dinledin. O an beni öp diye haykırırdım, içten içe. Sonra beni kaldırım taşlarının altına göm. 

'Lütfen lütfen, beni öp..' 
Hiçbir zaman dalgaların sana neler söylediğini duymadım. Git demişler belli ki. Öyle uzağa git ki sana muhtaç kalsın o kadın, bir yanı yanıp kül olmuş gibi.
"Kapat gözlerini." dedin.
Ve işte evet öpecek, lütfen hadi lütfen..
"Hadi kapat?"
Ama başka bir şeyin bekleyişi var gözlerinde... Yine de sustum ve itaat ettim sana, her zaman olduğu gibi. Öylece oturduk, sen dalgaları dinledin. Ama ben onları anlamam. Duymam bile çoğu zaman. "Bir mum söndüğünde bir denizci ölürmüş." dedin. Anlamadım ne demek istediği çünkü dalgaların dilinden konuştun.

Uzun bir süre öylece oturduk. Ellerimi bile tutmadın. Zaten tutsaydın ne kadar üşüdüğümü ve sadece birkaç saat daha seninle olabilmeyi ne kadar istediğimi hissederdin. Ya da hayır. Hissetmezdin. Benim duygularımı hissetseydin gitmezdin çünkü.
Martıları düşündüm. Ne kadar özgür yaşayabilirlerse o kadar iyi, dedim içimden. Ne kadar uçarlarsa o vapurların peşinden, o kadar balık kaybederler. Yani bu hiç adil değil. Martıların adaleti bir yana, şu dünyada yaşarken benim adalet hakkında konuşmam bile çok gülünç. Adalet. Sahi biraz adil olsaydın, gitmezdin. Ama diyorum ya adalet çoktan öldü.
Sonrasını hatırlamıyorum. Gözümü açtığımda yanımda değildin. Dalgaların sesi hala duyuluyordu. Önce büfeye su almaya gittiğini düşündüm. Bir süre gelmeni bekledim. Gelmedin. Yinede gelmeyeceğini bile bile bekledim. Sonra kaldırımın sonunda oturan dilenci çocuğu fark ettim. Mum da satıyor, kibrit de.

Sen dalgalara uydun, denizci. Ve ben bir mum yaktım. 
Dalgalar çok kısa bir sürede söndürdü elimdeki mumu. Ve işte bir denizci dalgalarda boğuldu.
Tekrar yaktım mumu, sönmesini bekledim. 

Bir dalga daha. Ve bir denizciye veda.
Mum eriyip bitene kadar teker teker öldürdüm bütün denizcileri. Arkalarından ağladım. Kaldırım taşlarının altına sızan gözyaşları var, dedim kendi kendime.

Sen gelmedin. Ben de martılara uydum. Sonra bütün martıların kanatlarını yakmak istedim. Gitmesinler diye bir daha hiçbir denizcinin peşinden.


















"Sakın sen kuşlara uyma"


-Umay Umay'a saygı ve sevgi ile.

Hiç yorum yok: